Winx karakterleri, Kim Possible, Ariel, Justin Bieber; ayrıyeten bu karakterlerin hepsinin sevgilileri/prensleri… Hepimizin, çocukken izleyip de aşık olduğu çizgi sinema yahut ünlü crush’ı vardır.
Üstelik bu durumun, bilimde bir karşılığı bile var ve pek olağan ve sağlıklı karşılanıyor. Artık gelin, çizgi sinema karakterine âşık olmanın arkasındaki psikolojiyi masaya yatıralım.
Tanımadığımız birine aşık olmakla misal işler.
Bir ünlü yahut arkadaşımızın arkadaşı üzere pek tanımasak da büyük ilgi duyup bir şeyler hissettiğimiz çok durum oluyor. Hatta o kişiyi hiç tanımadığımızda bunu yapmak çok daha kolay.
Hangimizin çocuklukta yahut ergenlikte celebrity crush’ı yoktu ki? Justin Bieber mı dersiniz, One Direction karakterleri mi, Hepsi kümesi kızları mı… Cinsel yöneliminiz ne olursa olsun muhtemelen içlerinden birine ilgi duymuşsunuzdur.
Klinik Psikolog Robin Rosenberg, âşık olduğumuz bu bireylerin aslında gerçek bir insan olmadığını, zihnimizde kurguladığımız kişi olduğunu söylüyor.
İlişkileri bu halde anlıyoruz.
Çocuk gelişimi ve cinselliği hakkında çalışan Psikolog Kathryn Seifert, durumu şöyle söz ediyor: “Çocuklar bir partner aramıyor, bağlantıları anlamaya çalışıyor. Merak edip ilgilerin ne manaya geldiğini öğreniyorlar. Bir çocuğun birine âşık olması ile bir yetişkinin birine âşık olup o şahsa karşı cinsel hislere sahip olması birebir şey değil.”
Yani çocukken hayali bir karaktere ilgi duyuyoruz ve bağlantılarla ilgili kendimize bir keşif alanı yaratıyoruz. Gerçek bir bağlantıdan farklı olarak, hayal gücüyle üretilmiş bir deneyim yaşıyoruz.
Sizin âşık olduğunuz bir çizgi sinema karakteri var mıydı? Yorumlara yazın!
Psikolojinin derinliklerine dalmak isterseniz:
Volkanik Lavları Durdurmak Neden Bu Kadar Zordur? (Patlayıcı Hususları Bile Delip Geçiyor!)
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.